Katar 2,6 milyon nüfusa sahip. Bu nüfusun %11,6’sı Katarlı, %88,4’ü ise çalışmak için ülkeye gelen ülkelerin yoksul vatandaşlarıdır. Katar’ın İnsan Hakları puanı da oldukça düşük. Ülkesindeki yabancı işçilere “köle muamelesi” yaptığı söyleniyor.
Dünya Kupası turnuvası için yaptırdığı statların yapımında çalıştırdığı yabancı işçilerden 6 bin 750’sinin yetersiz güvenlik önlemleri nedeniyle hayatını kaybettiği iddia ediliyor.
Katarlı bir yetkili ise bu sayının sadece 400-500 civarında olduğunu acı bir şekilde açıkladı. Sanki normal bir durummuş gibi…
Katar, Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmayı İnsan Hakları konusunda aşınmış uluslararası prestijini yeniden kazanmanın bir yolu olarak gördü. Bu amaçla başta FIFA lideri Sepp Blatter olmak üzere birçok FIFA yetkilisine rüşvet dağıttığı ortaya çıktı. Nitekim Blatter, Platini ve diğer bazı üyeler mahkeme tarafından tutuklandı ve mahkum edildi.
Katar ile ilgili rüşvet tezleri sadece FIFA yöneticileriyle sınırlı değil. Fransa, Almanya, Çin gibi ülkeler başta olmak üzere birçok ülkeye çeşitli ekonomik avantajlar sunulduğu ve oylarını satın almaya çalıştıkları ileri sürüldü.
Yaz aylarında yapılması planlanan bu Dünya Kupası’nın birçok ülkede liglere verilmesi ve kış aylarına ertelenmesi de bu rüşvet iddialarını doğrular nitelikte. Bu yıl düzenlenen turnuvaya kadar hiçbir ülkede liglere orta sınıf verilmemişti. Bu bir ilk.
Bu konudaki haberlere internet sayfalarından ulaşabileceğiniz için fazla detaya girmeyeceğim.
Katar’la ilgili son rüşvet iddiası, Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Eva Kaili’ye yönelik operasyonla ortaya çıktı. Katar’ın, Katar’daki insan hakları ihlallerini aklamak için Yunan parlamenter Kaili ve diğer dört yetkiliye rüşvet verdiği iddia ediliyor.
Rekoru bu kadar kırılan bir ülkede rüşvet iddiasıyla düzenlenen bir turnuva ‘kirli’dir.
Peki önceki turnuvalar temiz miydi?
Tabii ki hayır!
Kirlilik ve yolsuzluk, sporun sanayileşmesine paralel olarak gelişmiştir. FIFA’da olduğu gibi, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) de rüşvet skandallarıyla boğuşuyor. Örneğin Çin’in 2008’de ev sahipliği yaptığı olimpiyatlardan rüşvet aldığı uzun zamandır konuşuluyor.
***
Sanayileşmiş sporlarda paranın açamayacağı kapı yoktur. Declan Hill’s, şikenin nasıl organize bir sürece dönüştüğünün en iyi açıklamasıdır. Tespit: Futbol ve Organize Suç Kitabını okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Bu kitabı okuduğunuzda birçok zaferin aslında çeşitli güçler tarafından yazılan ve sahnelenen senaryolardan ibaret olduğunu göreceksiniz.
Son Dünya şampiyonu olarak, kendime örnek olarak Arjantin’i seçtim:
Arjantin’in günümüzdeki futbol popülaritesinin perde arkasında Kempes, Riquelme, Passarella ve Batistuta gibi birçok efsane futbolcu var. Ama özellikle Maradona… Bunun yanı sıra Arjantin’in Üçüncü Dünya Ülkesi olması ve halkının diktatörlüğe karşı gösterdiği mücadele de dünya halklarının ilgisini ve sempatisini kazanmasına neden oldu. Devrik lider Peron’un eşi için yazılan “Benim İçin Ağlama Arjantin” müziği halen en çok söylenen ve beğenilen şarkılardan biridir.
Ancak futboldaki her başarının hak edilmiş bir galibiyet olduğunu iddia edemeyiz. Örnek olarak 1978 Dünya Kupası’nı vereyim:
Arjantin, 1978 Dünya Kupası’nda ikinci turda Peru ile karşılaşacaktı ve finale kalabilmek için Peru’yu en az 4-0 yenmek zorunda kaldı. Bu iş çok zor görünüyordu çünkü Peru’nun oldukça iyi bir grubu vardı. Ama Arjantin Dünya Kupası’nı kazanmak zorundaydı ve Peru’nun darbeci generalleri de para sıkıntısı çekiyordu.
Bu nedenle Arjantin’i yöneten darbeci diktatör Jorge Rafael Videla ve cuntanın diğer üç üyesi Peru’nun dost canlısı cuntasına yardım etmeye karar verdiler. Arjantin, Peru’ya hemen 35.000 ton bedava tahıl ve bir ölçü silah verdi. Tüm bunların ortasında Arjantin Merkez Bankası dondurulan 50 milyon dolarlık krediyi Peru’ya ödenmek üzere ücretsiz bıraktı.
Arjantin Teknik Direktörü Cesar Luis Menotti maç öncesi yaptığı konuşmada kaleci ve bazı oyuncularına yer vermedi. Çünkü bu oyuncular şike kokuyordu ve buna şiddetle karşıydılar. Sonuçta Arjantin Peru’yu 6-0 yenerek finale çıkmayı mümkün kılacak bir sonuç elde etti. Finalde Hollanda’yı uzatmalarda attığı gollerle yenerek şampiyon oldular. Bu muhtemelen şimdiye kadar kazanılan ilk rüşvetle Dünya Kupasıydı.
Generallerin tek politikası elde edilen zaferlerle barışmaktı. Programladıkları en büyük zafer, Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmak ve kazanmak ve Falkland Adaları’nı işgal etmekti.
Nitekim Arjantin, 1982’de Falkland Adaları’nı işgal etti. İngiltere ile 6 haftalık savaş sonucunda adaları terk ettiler. Aslında bu savaşın kısa sürmesinin arkasında yine futbol vardı. Söylentilere göre askeri rejimin Mayıs 1982’de İngiltere’ye teslim olmasının temel nedeni, savaşın uzaması halinde Arjantin’in İspanya’da yapılacak 1982 Dünya Kupası’na katılma hakkını kaybedeceğiydi.
***
Arjantin’in son Dünya Kupası şampiyonluğu hakkında da çok önemli tartışmalar var. Bu argümanları en cesurca ortaya koyan Cristiano Ronaldo’ydu. Fas’a karşı 1-0 eleme maçından sonra “Bu Dünya Kupası Arjantin’e verilecek” dedi. Birçok futbol yorumcusu bu teze takviyeler yaptı.
Amacım Arjantin’in şampiyonluğunu tartışmak değil. Ama bu son Dünya Kupası’nda Arjantin’e olan sempatimi kaybettim. Özellikle Messi ve grup arkadaşlarının penaltı atışları ile kazandıkları Hollanda maçı sonrası rakip oyunculara yaptıkları hareketler spor ahlakına hiç yakışmıyordu. Messi’nin yedek kulübesinin önüne geçerek Hollandalı teknik ekibe yaptığı saygısızlık yenilecek türden değildi. Şampiyonluk töreninde giydiği Arap kostümü tüylüydü. Katar’ın bu turnuva için harcadığı paranın PR maliyetini bu fotoğraf tek başına karşılamaya yetti.
Böyle bir futbolcunun Maradona ile özdeşleşmesine dayanamıyorum. ABD’nin vermek istediği ödülü Küba’nın vereceği ödül yüzünden reddeden Maradona, vücudunda Che dövmesi olan harika bir oyuncu. Maradona gerçek bir efsane, Messi ise çok iyi bir futbolcu…
instagram